Muğla Barosu Fethiye Temsilciliğine bağlı 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle Fethiye adliyesinde bir araya gelerek günün anlam ve önemini bir kez daha hatırlattılar. Muğla Barosu Fethiye Temsilciliğine bağlı kadın avukatların yanı sıra sivil toplum kuruluşlarından da başkan ve temsilcilerin katıldığı kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele gününde alkışlı protesto gerçekleştirdiler.

İstanbul Sözleşmesi'nin Uygulanmaya Konulmasını İstediler (4)Kadına karşı şiddetin her geçen gün daha da artığına dikkat çeken katılımcılar, şiddetin durdurulması ile ilgili afişler açtılar.

Basın açıklaması için Fethiye adliyesine bisikletlerle gelen bir grup sivil toplum kuruluşu üyesi kadına karşı şiddet ve her türlü şiddetin durdurulması çağrısı yaparak, İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden hayata geçirilmesini istediler.

İstanbul Sözleşmesi'nin Uygulanmaya Konulmasını İstediler (3)Fethiye Adliyesi'ndeki basın açıklamasını Muğla Barosu Fethiye Temsilciliğine bağlı kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonundan Avukat Hayal Özenç okudu. Özenç, dünyada ve Türkiye’de kadına yönelik şiddetin boyutlarının giderek ağırlaştığını vurgulayarak, 2025 yılının Türkiye tarihinde şüpheli kadın ölümü sayısının kadın cinayetlerini geçtiği ilk yıl olduğunu söyledi.

Özenç, basın açıklamasında, ‘’25 Kasım günü, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nin diktatörlük rejimine muhalif olmalarından dolayı sistem tarafından vahşice katledilen 3 kız kardeş olan Mirabal Kardeşlerin anısına, kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmak amacıyla 1999 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünya genelinde kadınların yaklaşık üçte birinin partner şiddetine veya cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koydu, nüfusun yarısının korku içinde yaşadığı hiçbir toplumun “adil, güvenli veya sağlıklı” sayılamayacağını vurguladı. Ülkemizde kadına yönelik fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet artarak devam etmektedir. Yalnızca 2025 yılı Ekim ayında 19 kadın öldürülmüş ve bu kadınların %42’si aile bireyleri tarafından katledilmiştir. Yine Ekim ayı içinde 22 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetmiştir. Önemle vurgulamak gerekir ki; 2025 yılı, şüpheli kadın ölümü sayısının öldürülen kadın sayısını geçtiği ilk yıl olarak Türkiye tarihine geçmiştir,’’ ifadelerini kullandı.

Açıklamada, Ayşe Tokyaz ve Rojin Kabaiş dosyaları son dönemin en çarpıcı örnekleri olarak gösterildi. Özenç, 2150 gündür kayıp olan Gülistan Doku dosyasının hâlâ aydınlatılamamış olmasına da dikkat çekti.

Devlet politikalarının kadınları yalnızlaştırdığını ifade eden Özenç, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2026 bütçesinde kadınlara ayrılan payın yalnızca %1,2 olduğunu, ayrılan bütçenin de etkin kullanılmadığını söyledi. Kadınların şiddet döngüsünden çıkamamasının en önemli nedenlerinden birinin ekonomik eşitsizlik olduğuna vurgu yaptı.

Özenç, son olarak ‘’Her gün olduğu gibi bugün de tekrar haykırıyoruz; Kadınların mücadeleler sonucunda elde ettiği kazanımları kaldıracak veya ihlal edecek her türlü düzenlemenin karşısında olmaya devam edeceğiz, kadına yönelik şiddeti artıran her türlü mekanizma ve işleyişin karşısında durağız, şiddet mağduru kadınların her daim destekçisi olacağız, İstanbul Sözleşmesinin tekrar uygulanması ve yeni kazanımlar elde etmek için mücadelemizi dayanışma ruhuyla sürdürmeye devam edeceğiz Kadına yönelik şiddetin normalleştirilmesine, cezasızlığın kurumsallaşmasına, hukukun siyasallaştırılmasına ve kadınların yaşam hakkının gasp edilmesine asla sessiz kalmayacağız. Bu ülkenin kadınları yalnız değildir; hukuk, örgütlü mücadele ve dayanışma kadınların yanındadır. Bizler, kadınların eşit, özgür ve şiddetsiz yaşam hakkını savunmaya, bu mücadeleyi gerek adliyede gerek sokakta gerekse tüm hukuk zeminlerinde kararlılıkla yürütmeye devam edeceğiz,’’ ifadelerinde bulundu.
İstanbul Sözleşmesi'nin Uygulanmaya Konulmasını İstediler (6)