ESTETİK KAYGI VE DUYARLILIK OLSAYDI...

Genelde sanatın ve ilgi alanım olduğu için de şiirin bir gayesi varsa kağıt üzerinde somutlaşan estetik ürünün etkisinin yaşamda karşılığını bulması ve yaşamda da estetik kaygının gözetilmesi ve duyarlılığın her alana sirayet etmesidir .

Sanatla, edebiyatla uğraşanlarda estetik kaygı oldukça geliştiği için ikili ilişkilerinde ve doğayla ilişkilerinde son derece hassas ve duyarlıdırlar. Sanatla uğraşanlar ölümün yanında değil yasamın yanında yer almıslardır. Güzelden ve iyiden yana yerlerini alırlar. Yaşamlarını sürdürecek kadar varlıkları olması yeter onlar için.

Sanatçılar öyle olduğu gibi, sanatseverler de aynıdır. Şiir, öykü, roman okuyan biri, sadece okuduğuyla kalmaz, okuduklarından aldığı estetik zevki içselleştirir ve yaşamında ve işinde gücünde de estetik kaygıyı gözetir. Hep iyilik, güzellik düşünür. Karıncayı bile incitmemeye özen gösterir. Öğretmense işini severek yapar, sevgiyle öğretir. Marangozsa yaptığı kapıyı güzel yapar. Çöpsüyse millete toz yutturmadan sokakları süpürür . Şöförse hatalı sollama yapmaz. Sıradan bir vatandaşsa yerlere tükürmez gibi kaygılar taşır.

Mimarsa, müteahhitse ev yapmak için doğayı ve hayvanları da gözetir. Ağaçları kesmez. Arazi açmak için ormanları yakmaz. Her şeyi hakkıyla yapar. Malzemeden çalmaz. Çok ve haram para kazanmak yerine, insanların sağlığını ve mutluluğunu düşünür. Çünkü o da kitap okuya okuya sanatçı duyarlılığına ulaşmıştır. Yasamın ve mutluluğun yanında yer almıştır. Çünkü okuduğu için bir adım ötesini de görme yetisi kazanmıştır. Yapacağı her iyi ve kötü şeyin nelere yol açacağını sezme yeteneğine kavuşmuştur. Bunun için de hep iyinin ve güzelin yanında yer alarak çok para kazanmak yerine, gönüller kazanarak, sonsuzluğa doğru kanat açmıs olmanın mutluluğunu yaşar.

Bu depremde de onlarca katlı güzel görünümlü binaları yapanlar iki üç şiir, öykü, roman okusalardı da, malzemeden kısarak, kolonları keserek çok para kazanma derdine düşmez, onca insanın ölümüne yol açmazlardı. Felaket, en az hasarla daha hafif atlatılabilirdi.

Yıkıntıların ve cenazelerin ortasında bile halen daha cıksr, rant, çalma, çırpmadan vazgeçilmedigini üzüntüyle görüyoruz, izliyoruz. Bir ülke şiirini kaybederse dünya anlamını kaybeder diyoruz yıllarca. Şiiri yaşamda yakalamak. Yaşamın her alanında estetik duyarlılığı hakim kılmak. İnsan, hayvan, börtü böcek, ot, bitki, ağaç, orman, at, inek, öküz neyse artık dokunduğun her varlığa sevgiyle yaklaşmak . Birlikte yaşamaya rıza göstermek. Yaşamın asıl anlamının bu olduğunu anlamak.

Öldürmek, yok etmek değil; korumak, yaşatmak olduğunu kavramak yaşamın anlamının. Para kazandırmayan okumak, yazmak, şiir, öykü, sanat gibi uğraşların para kazandırmasa da insanca bir yaşam, anlamlı bir yaşam,estetik bir yaşam gibi paranın asla satın alamayacağı şeyleri kazandırabileceğini artık anlamak, kavramak gerekiyor.

Sanat ve estetik, sadece edebiyatçı, sanatçı ve düşünürlerin kazanması gereken özellikler değil, toplumsal yaşamda rol alan tüm bireylerin de az çok sahip olması gereken özelliklerdir.

Yaşamın para pul kazanmaktan öte bir anlamı olmalı!