DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Aylar önce “Tuhaf Bi Yazı” başlığıyla bir yazım olmuştu. O yazıdan sonra, her hafta gözlemledim. Özellikle geçtiğimiz 2-3 hafta boyunca daha dikkatli izledim ama değişen bir şey yok. O yüzden yazımı yeniden yayınlıyorum.
Adam binanın bahçesini çevreleyen duvarın kapısından içeri girdi. Bahçede bulunan banklardan birine oturdu. Biraz bekleyecekti. Sırtını dayadı, kollarını yana bıraktı, gömleğinin yakasına yakın düğmesini açtı, kafasını geriye doğru atıp gözlerini kapadı. Tam tepesinde duran güneş yüzüne vuruyordu. Hiçbir şey düşünmüyordu, bu şekilde beklemeye devam etti. Ne kadar süre geçtiğinin farkında değildi, belki 5, belki de 6 dakika falan.
Çağrıyı duydu. Toparlandı. Düğmesini ilikledi. Binanın merdivenine yöneldi. Basamakları tek tek çıktı. Binanın dış kapısının önündeki tahta platforma gelince, pabuçlarını çıkardı. Tahtaya çoraplarıyla bastı. Pabuçla basılan yere çoraplarıyla bastıksan sonra içeri girenleri görünce çok kızdı. “Nasıl bir temizlik anlayışı” diyerek, hayıflandı. Pabuçları kapını sağındaki rafların birine yerleştirdi. Binanın iç kapısından içeri girdi. Kendinden önce gelenler yerde oturuyordu. Kimi bağdaş kurmuş, kimi diz çökmüş, kimi duvara yaslanmıştı. O da bağdaş kurarak oturdu. Hoparlörden parazitli bir ses geliyordu. Herkes gibi dinlemeye başladı. Sonra ses kesildi bireyler görevlerini yaptılar.
İleriki köşeden biri oturduğu yerden kalktı, binanın içinde bulunan bir merdivenin önüne geldi. Merdivenin kapısında bulunan perdeyi açtı. Basamakları çıkmaya başladı. Bir, iki, üç, dört, beş, altı ve yedi. Yedinci basamakta durdu ve aşağıda oturanlara döndü. Elini cebine attı, akıllı telefonunu çıkardı, birkaç denemeden sonra aradığı sayfayı buldu. Okumaya başladı. Tek düze, heyecansız bir okumaydı. Bazı kelime ve tamlamalarda fazlaca takılması, metni daha önce hiç okumadığının göstergesiydi. Bu şekilde, tonlama yapmadan devam etti. Bir ara aşağıda oturanlara baktı. Cep telefonuyla ilgilenenler vardı, duvara yaslananların başları ağırlaşmış omuzlarına düşmüştü, pencereden dışarıyı izleyenler de vardı, hiç biriyle göz göze gelemedi. Aynı tempoda okumaya devam etti. Birkaç tane çocuğun şakalaşma sesini ve yoldan geçen kamyonun kornasını duyup, okumaya devam etti. Bağdaş kurarak oturan adam, okumanın bazı bölümlerine katılmadığını düşündü ama dile getirmedi. Okuma bitti, okuyan adam telefonu kapatıp cebine koydu. Söyleyeceklerini tamamlayıp yedinci basamaktan aşağıya indi. Zemine gelince yönünü merdivene dönerek açık olan perdeyi kapattı. Yürümeye başladı. Oturanlar da ayağa kalkmaya ve birbirlerine yanaşmaya başladılar, en öne geçti. Hep beraber görevlerini yaptılar.
Görevini bitiren adam kapıya yöneldi. Ayakkabılarını alıp, tahta platformun önüne, betona bıraktı. Yandaki uzun kerata yardımıyla giydi. Birkaç tanıdığa baş salladı, birkaçının sözlerine sağ elini kalbinin üstüne koyarak karşılık verdi, birinin de elini sıktı. Merdivenin başında geldi. Birisi karton kutuyla para topluyordu. Ne amaçla toplandığını sordu. Elini cebine attı. Hiç parası yoktu. “Haftaya ya nasip!” dedi ve işine doğru yürüyüp gitti.
Bu kurumumuzun yetkililerine sesleniyorum. Lütfen monotonluktan çıkın. Biraz farklı şeylere imza atın artık. İnsanlar hevesle koşa koşa gelsinler, bir şeyler almanın huzuruyla dönsünler.