Toros Oğlağı ve Eti

Geçen haftaki et ile ilgili yazımdan sonra devam ediyorum. En son, oğlak etinin bize sunulmuş bir hediye olduğunu söylemiştim. “İyi de hoca, biz bunu yüzyıllardan beri biliyoruz.” diyebilirsiniz. Ben de biliyorum; ama bazı gerçekleri ara ara hatırlatmakta fayda vardır. Teke Yöresi’nde yaşayıp da oğlak etinin değerini bilmemek olur mu? Ne yazık ki oluyor ve değişen trendler, bildiğimiz doğruları uygulamamıza engel olabiliyor.  O yüzden, bugünkü yazımda konuya biraz farklı açıdan bakacağız.

“Organik gıda” kavramı günümüz çevre şartları altında ulaşılması oldukça zor bir hedeftir. Çünkü organik ürün sertifikası uzun soluklu hassas değerlendirmelerden sonra elde edilebilecek bir belgedir. Eminim ki yöremizin oğlak eti bu değerlendirme süreçlerinden geçerek o sertifikayı alabilecek kalitedeki ender ürünlerden biridir. Bunu için bir STK tarafından sahiplenilmesi ve resmî işlemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu süreç tamamlanana kadar yöremizin oğlak eti için “doğal” sıfatını rahatlıkla kullanabiliriz.

Evet, Teke Yöresi’nin Toros dağlarında üretilmiş, Toros oğlağının eti kadar doğal bir ete ulaşmak neredeyse imkânsızdır. Çünkü keçi ilginç bir hayvandır. Otların, çalıların, küçük ağaçların ve makilerin hep en uç noktasındaki en taze yaprakları yer. Suyu en temiz yerinden, yani kaynağından, içer. Böyle bir ortamda doğal otu ve çalıyı ete dönüştürerek en sağlıklı eti üretir. Tabii ki bu dediğim geleneksel şartlarda yapılan göçer yetiştiricilerimizin yani kahraman Yörük çobanlarımızın ürettikleri oğlak etidir. Yukarıdaki şartlarda ve koşullarda üretilen Toros oğlağı etini biraz daha detaylı inceleyelim:

Gerek sütü gerekse peynirinin değer kazandığı günümüzde, keçiden elde edilen bir değerli ürün daha “oğlak eti” olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde oğlak etinin tüketim miktarının daha da artacağı öngörülmektedir. BBC’nin bildirdiğine göre oğlak eti “iyi gıda” indeksinde yükselen değer olarak yerini alacaktır. Hatta keçi ve oğlak etinden üretilmiş sucuk, sosis, köfte ve hazır yemeklerin tat araştırmaları market zincirleri eliyle yapılmaktadır. Bazı ünlü restoranların özel menülerine şimdiden giren bu değerli et, yakın zamanda gıda marketlerinde de yerini alacaktır.

Keçi sütünün İngiltere’deki pazarı son beş yılda 2,5 milyon sterlin artarken, aynı süre zarfında keçi peyniri pazarı 3 milyon sterlin artmıştır. Bu da keçi, dolayısıyla oğlak etinin üretimi ve tüketimi için yapılan çalışmaları artırmıştır. Oğlak etinde hissedilir düzeyde bir koku yoktur ve yumuşaktır. Bu yönüyle kuzu etiyle rahatlıkla rekabet edebilir. Sadece bu kadar değil, bir özellik daha ekleyelim:

İnsan sağlığı için çok faydalı olan yağ asitlerinden biri de Konjuge Linoleik Asittir (KLA). Bu yağ asidi tükettiğimiz gıdalar ile alınır. KLA’nın kanseri önleyici etkisi bilinir. KLA bağışıklığı geliştirir, büyümeyi hızlandırır. Vücuttaki yağ depolarını azaltır, yani yağ yakan yağdır, kas miktarını artırır, hipertansiyon ve diyabeti önler. Mucize diyebileceğimiz bu yağ asidinin en çok bulunduğu hayvansal ürün, rumeni (işkembesi) olan hayvanlardan elde edilen ettir. Yani sığır, koyun ve keçiden… Fakat dışarıda gezerek otlayan hayvanlarda, kapalı alanda beslenip yemi önüne gelen hayvanlara göre 500 kat daha fazladır. En çok da kuzu ve oğlak etinde bulunur. Oğlak etinde kuzuya göre daha çoktur; çünkü oğlak etinin kas arası yağ miktarı daha fazladır. Ayrıca keçilerde doymamış yağ oranının yüksekliği de sağlık açısından önemli bir detaydır.

Bu bilimsel açıklamalar dâhilinde, rahatlıkla söyleyebiliriz ki serbest olarak Torosların eteklerinde gezinip, ot ve maki ile beslenen bir Toros oğlağının eti gerçek anlamda bir gıda hazinesidir.  Değerini ve kıymetini bilelim, sağlığımız için tüketelim.

Tüketilen oğlak eti kahraman Yörük çobanlarımızın yaptığı geleneksel hayvancılığımızın devamını sağlayacak en büyük etkendir. Afiyet olsun! Sağlıkla kalın.