Maraş Depreminden Fethiye’nin Çıkaracağı Dersler

Altı Şubat 2023. Maraş depremi. Diğer depremler gibi sadece anıldığı şehri değil, tam 11 şehrimizi etkiledi. Çoğunluğunu kelimenin tam anlamıyla yıktı geçti. Tabii ki fert olarak bizi de… Yandık, kavrulduk, üzüldük, yüreğimiz kanadı, yüzümüzden tebessüm, ağzımızdan söz gitti. Kalem yazmadı, dil söylemedi, el kalkmadı. Dizde derman, başta akıl kalmadı. İçtiğimiz sudan, yediğimiz yemekten, oturduğumuz odadan, sıcak yatağımızdan utandık. Nasılsın diyemedik birbirimize, hal hatır soramaz olduk. Çocuğumuzun başını okşamaktan, anamızın elini öpmekten, eşimizin yüzüne bakmaktan ar duyduk. Bütün bir ülke, üzüldük, ezildik yasa gark olduk. Giden canlarımızı Allah’ın rahmetine uğurladık, kalanların yaralarını sarmaya başladık.

Bütün bu olumsuzluklar arasından bir umut ışığı parladı. Dayanışma… Milletimizde hep var olup, zor zamanlarında birden tezahür eden ulvi bir eylem. Bir çiçek gibi açıldı aniden, ülke top yekûn, hep birlikte yardım seferberliğine başladı. Neredeyse bütün dünya omuz verdi bu dayanışmaya. Sadece insanlar değil Proteo gibi kahramanlar da geldi desteğe. Fethiye’miz de yaptı üstüne düşeni layıkıyla, çünkü çok iyi biliyordu deprem felaketinin acısını. Elden geldiğince sarılmaya çalışıldı bu büyük yara ve sarılmaya devam ediliyor. Yıllar boyunca da devam edecek, belki de hiç kapanmayacak, her dokunuşta kanayacak.

Böyle felaketlerden sonra, “Bu milat olsun, bundan sonra tedbir alalım” denir ama ne yazık ki unutulur gider, taa ki yeni felakete kadar. “Hafızai beşer nisyan ile maluldür” diye bir söz vardır. Yani insan hafızasının hastalığı unutmaktır. Önce bu hastalığı yenmemiz gerekecek, unutmayacağız, unutturmayacağız.

Bu deprem vesile olsa da, içimizdeki tedbirsizlik, vurdumduymazlık, erteleme, bir şey olmazcılık, doyumsuzluk, şükürsüzlük, beton severlik gibi duygular da yıkılsa. Liyakatsizlik, sorumluluk hissetmeme, kendini sigaya çekmeden suçlu arama, sorumluluk altında ezilmeme, hatanın bedelini ödememe de bu yıkımdan nasibini alsa. Çünkü bunlar var olduğu müddetçe bir şey değişmeyecek ve bu acıları yaşamaya devam edeceğiz.

Gelelim Fethiye’mizin çıkaracağı derslere. Fethiye deprem acısını ziyadesiyle yaşadığı için başka bir örneğe ihtiyaç duymaz. Fakat gelin görün ki, ne kendi örneği ne de diğer örnekler bir anlam ifade etmemiş. Yanlışlıklar göz göre göre devam edip gidiyor. Aslında herkes her şeyi biliyor ama dikkate almıyor, biz yine de burada bir kez daha tekrarlayalım.

  • Adına “imar affı” denen aymazlık bir daha asla gündeme getirilmemelidir.
  • Fethiye birinci derece deprem bölgesindedir, büyük yıkımlara sebep olan depremleri defalarca yaşamıştır ve yine yaşaması kaçınılmazdır.
  • Tepelere, yamaçlara yapılan evler ovaya yapılanlara göre daha dayanıklıdır.
  • Hatay’ın Amik ovasındaki evler yıkılır da Fethiye ovasındakiler yıkılmaz mı?
  • Malatya’da sökülen kayısı bahçelerinin yerine yapılan binalar yıkılır da, Fethiye’de portakallara kıyılarak yapılanlar yıkılmaz mı?
  • Maraş’ın şehre dönüştürülen tahıl tarlaları yerle bir olur da, Fethiye’nin binayla doldurulan susam tarlaları sağlam mı kalır?
  • Fethiye’nin, Kaya’nın, Üzümlü’nün eski sakinleri niye ovaya yerleşmedi de şimdiki “akıllılar” ovaları mesken tutuyor.

Sadece aşağıdaki cümleyi aklımızdan çıkarmasak ve bu doğrultuda devam etsek birçok sorunun kendiliğinden çözüldüğünü göreceğiz:

OVADA TARIM YAPILIR, YERLEŞİM YERİ TEPELERDİR.