Çevre Suçları ve Teknolojik Uygulamalar

Büyüme, gelişme, ağır sanayi, teknoloji çağı, sanayi devrimi, endüstri yatırımları gibi kavramların arkasına gizlenen uygulamaların çevreye verdiği zararlar hepimizce malumdur. Bu nedenle, genel anlamdaki teknolojinin doğaya karşı bir özür borcu vardır. Bugün ise aynı teknolojiden kullanacağımız birkaç örnekle, çevrenin kirletilmesine nasıl engel olunabileceğini düşünmemizin zamanıdır.

Çevre bilinci küçük yaşlarda alının eğitimle kazanılır. Vicdanlara doğayı kirletmenin insana yakışmayan gayri ahlaki ve gayri insani bir durum olduğunun kazınması da çok değerlidir. Ama bu treni kaçırmış, eğitilemeyen, laftan sözden anlamayan ve doğayı kirletirken rahatsızlık duymayanlar için cezadan başka bir yol bulunmamaktadır.

Sigara izmaritlerinin yerlere atılması toplumun çevre bilincini açığa vuran önemi bir göstergedir. Ne yazık ki bu davranış günümüz toplumunda son sürat devam etmektedir. Bunun yanında, plastik, cam ve teneke kaplar da etrafa saçılmaya devam ediyor. Kâğıtlar, poşetler, türlü metaller, çeşitli plastikler hep doğada. Bunları yola, dağa, bayıra, denize, sahile atanın insanlar olduğunu söylemeye gerek yok. Nasıl atıyorlar? Ellerinle. Bazen ellerini bile kullanmadan atabiliyorlar. Sigara izmaritlerinin el değmeden dudaktan atılışı bunu en iyi tanımlayan örnektir. Demek ki insan denen canlı yukarıdaki malzemeleri çöp haline getirebilmek için genellikle parmaklarını ve dudaklarını kullanıyor. Yani vücut uzuvlarından biriyle bu malzemelere temas ediyor. Bu sayede, bir içecek şişesi, bir meşrubat kutusu, bir plastik ambalaj ve bir sigara izmariti onları atanın yani atarak doğaya karşı suç işleyenlerin izlerini taşıyor. Doğayı kirletmenin ciddi bir suç olduğu konusunda hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Parmak izi ve DNA parçacıkları doğa suçlularının attığı materyallerin üzerinde uzun süre kalarak eylemi gerçekleştirenin bulunmasına yardımcı olabilir. Günümüz teknolojisi bunu ziyadesiyle sağlayabilecek durumdadır.

Buyurun senaryoya:

Toplumun çok büyük bir kesiminin ehliyet, kimlik, pasaport gibi resmi işlerden dolayı parmak izleri alınıp saklanıyor. Bu yüzden, yerde bulunan bir izmaritin kimin tarafından atıldığının bulunma ihtimali çok yüksek. Her birine olmasa bile toplanan 10 izmaritten en az 5’i için bu işlem yapılabilir. İzmariti atıp, suçu da parmak izi ile tespit edilen kişinin itiraz etmesi durumunda yine izmarit üzerindeki DNA kalıntıları izole edilip şahsınki ile karşılaştırılır. Böylece izmariti atan, kesin olarak belli olur. Bunlar yüksek teknoloji kullanılarak yapılabilecek işlemlerdir ve sayıları artırılabilir. Şimdi belki yazılanlara tebessüm ediyorsunuz:

  • Yok, artık Hocam, bir izmariti atanın belirlenmesi için bu kadar teferruata gerek var mı? Alt tarafı bir izmarit, diyorsunuz. Yerlerdeki izmaritlerin toplanıp analiz edilmesi de saçma gelebilir. Bunu sadece izmariti atanı cezalandırmak olarak değil, yaşadığı evi kirletenlere yapılan bir uyarı, bir caydırıcılık olarak algılayın. Tabii ki, güvenlik kameraları, fotokapanlar, resmi güvenlik personelleri de çevreye karşı işlenen suçlarda ve her türlü kirletme olayının takibinde rahatlıkla kullanılabilir.

Daha senaryo bitmedi. Yere izmarit atmanın cezasının asgari ücrete eşitlenip, doğaya karşı işlenen suçlar arasına alındığını farz edelim. Bu cezayı ödemeyen suçlular resmi işlemlerden mahrum bırakılırsa bakın bakalım bir daha caddelerde izmarit bulunabilir mi? Bu uygulamanın yayılması, aylar önce attığı izmaritten dolayı cezaya çarptırılanların sıklıkla duyulması ciddi bir caydırıcılık oluşturacaktır. Bu, sadece izmarit boyutunda değil genel anlamda çevrenin kirletilmesini engelleyici bir durum oluşturabilecektir.

İşi çok abarttım gibi gelebilir ama eğitim trenini kaçırmışların doğaya verdiği zararı engellememiz için başka şansımız yok. Bu konuda en büyük yardımcımız doğaya borcunu ödemek zorunda olan teknolojinin sağladığı yeniliklerin kullanılmasıdır. Bu yenilikler bizi çevre duyarlılığı konusundaki hedefimize ulaştırabilir. Bu hedef de insanların çevreyi kirletme davranışlarının değiştirilmesidir.